Bu çok önemli teknoloji hakkında İnternet üzerinde sayısız bilgi bulmak mümkün. Ama, her zaman olduğu gibi, konunun uzmanları ancak diğer uzmanların anlayabileceği bir dille bu teknolojiyi anlatıyorlar.
Örnek:
Dağıtılmış defter, coğrafi olarak birden çok siteye, ülkeye veya kuruma yayılmış çoğaltılmış, paylaşılan ve senkronize edilmiş dijital verilerin bir konsensüsü dür. Merkezi yönetici veya merkezi veri depolama alanı yoktur.
Sıradan insanların anlatılanlardan ne anladığı meçhul. İşte, bu sıradan insanlardan biri olarak, DLT teknolojisinden ne anladığımı, zihnimde meler canlandığını basit bir örnekle anlatıyorum. Umarım konunun uzmanları, yanlış anladığım ve varsa, onu düzeltirler ve daha güzel örnekler verirler.
Uzman Olmayan Birinin Gözü İle DLT Teknolojisi:
Bir yakınım feryat figan. Adını Mehmet olarak kabul edelim. Babası vefat edince, Mehmedin yasal bir zorunluluk olarak belli bir süre içinde veraset ilamı çıkarması gerektiğini öğrenince veraset intikali için notere başvurmuş ve neye uğradığını şaşırmış. Babasından miras kalması gereken köydeki araziler, ev her ne varsa, tanımadığı insanlara kayıtlı çıkmış.
Araştırınca şunları öğrenmiş Mehmet:
Meğer, yıllar önce kardeşine tam yetkili vekalet vermiş ve zamanla bunu unutmuş.Kayıtlara göre, kardeşi, babasının ölümünden hemen sonra veraset intikali belgesini almış ve Mehmedin bütün hisselerini elindeki vekaletle çocuklarına satmış. Sonra hepsi bütün hisseleri üçüncü kişilere, üçüncü kişiler de başkalarına satmışlar.
Köydeki yakınlarım işe bu konuyu konuştuk.
Ben: "Eğer köye kadastro gelmeseydi, böyle bir problem yaşanmayacaktı." dedim.
Bu sözüme itirazlar oldu ve şöyle bir diyalog gerçekleşti:
-Olur mu hocam, iyi ki kadastro geldi ve devlet arazileri kayıt altına aldı. Bu sayede mallarımızı dilediğimiz gibi alıp satabiliyoruz.
-Kadastro gelmeden önce mallarınızı dilediğiniz gibi satamıyor mu idiniz?
-Satıyorduk ama, köy senediyle.
-Peki, kadastro gelmeden önce, herhangi biri babanızdan kalan malları kendi üzerine kayıt ettirebilir miydi?
- O zaman böyle bir şey olmazdı. Çünkü herkes herkesin malını bilirdi. Alış satışlar herkesin huzurunda yapılırdı.
-Diyelim ki, biri böyle bir şey yapmak istedi. Ne olurdu?
-Aklına bile getiremezdi. Çünkü, mesela bir tarla kime aitse, çevresindeki tarla sahipleri bunu bilir, köyde hemen ihtiyar heyeti toplanır ve doğru kararı verirlerdi.
-Peki bu köydeki arazilerin kime ait olduğunu komşu köyler de bilir miydi?
Gülüşmeler.
-Onlar niye bildin ki, sadece bizim köy bilirdi.
Peki, kasabadaki kaymakam bilir miydi?
Yine gülüşmeler.
-Canım, kaymakam nereden bilsin. O da gelip bize sorardı.
-Yani, kadastro gelmeden önce kasabada herhangi bir kayıt tutulmuyordu.
Yine gülüşmeler.
-Hocam, alemsin. Kasabada kimin umurunda köydeki malların kime ait olduğu.
-O zaman şöyle diyebiliriz: kadastro gelmeden önce köydeki malların kime ait olduğunun bir kaydı tutulmuyordu ama, herkes malını dilediği gibi satabiliyordu. Üstelik kimse bir sahtekarlık yapamıyordu.
-Hocam, haklısın ama, ufak tefek sınır ihlalleri sebebiyle komşular dargınlıklar oluyordu.
-Peki, kadastro geldikten sonra, şimdi artık devlet kasabadaki merkezde arazilerin kaydını tutuyor. Bu nedenle sınır ihlalleri olsa da, kadastro gelir ve ölçer. Böyle mi diyorsunuz?
Hep beraber beni doğruladılar.
-İyi de, şimdi dargınlık olmadı ama, Mehmedin babasından kalma malları üstelik köy dışından ve tanımadığınız birinin eline geçti. Şimdi ne olacak?
-Çok zor. Mehmedin dava açması lazım. Masraf ister. Sonra, baba ölmüş, kardeşi ve çocukları arazileri başkalarına satmışlar. Alanlar da başkalarına satmışlar. Kolay kolay ispat edemez. Gitti bütün malları.
- Ama kadastro var diyordunuz. Devlet arazileri kayıt altına aldı, artık daha güvendeyiz diyordunuz. Şimdi fikriniz değişti mi?
-Hocam, galiba haklısın. Kadastro gelmeden önce, herkesin malını herkes biliyordu. Bütün köyü kandırmadan böyle bir şeyi yapmak mümkün değildi. Bütün köyü kandırmak ise olmayacak bir iş.. Ama, kadastroyu ya da tapuyu kandırmak mümkün. Eski sistem çok daha sağlam imiş..
Comments