top of page

.

Tasarlanan Ümraniye Camii

Atalarımızın bize bıraktığı muhteşem bir kültür mirasına sahibiz. Selçuklu-Osmanlı mirasının bütün sanat dallarında bırakılan eserlerinde göze çarpan en önemli hususiyeti tek kelime ile anlatabilirim: " ZARAFET "

 

Selçuklu'nun devamı olan Devlet-i Aliye, Roma İmparatorluğu ile birlikte tarihteki 3 kıtada ve çok milleti yönetmiş en uzun yaşamış devletlerdir. Bu iki devletin yönettiği ülkelerde insanlar uzun ve huzurlu dönemler yaşayabilmişlerdir. Kanaatime göre, bunun önemli sebebi, bu yönetimlere hakim olan " DEĞERLER ÖNEMLİDİR "  anlayışıdır. Bu anlayışın sonucunda ilerleme olmuş, insanlar her dalda gelişmişler  ve refah yükselmiştir. Atalarımızın bize bıraktığı tarihi eserler ve özellikle mimari eserler o dönemleri anlatan adeta taşa yazılmış tarih gibidir. Tarih ne yazarsa yazsın, bu eserler bize yüzyıllarca geriden bütün olanları açıkça söylemektedirler. Kıyamete kadar da söylemeye devam edeceklerdir.

 

Bundan yüzyıllar önce inşa edilmiş bu eserlerin  binlerce yıl daha yaşayacağını biliyoruz ama, son 80 yılda yapılmış yapılarımızın büyük çoğunluğunun yüz yıl sonra orada olmayacağı pek açıktır. Bunun nedeni ise Cumhuriyetimizin kuruluşundan bir süre sonra yönetim sistemimizi ablukaya alan  " SIRADANLIĞI  TERCİH ETME  " anlayışıdır. Bu anlayış geçtiğimiz on yıla kadar zirvedeydi. Son on yılda ise sıradanlığın üstüne ilave olarak , gerek büyüyen ekonomimizin acele ve çok bina yapma ihtiyacı  ( belki de bina yapmayı gelişme zannetme) , buna paralel olarak yönetimin yeni ve parlak projeler arzusu var. Bu hızlı gelişmeye paralel olarak ; tasarımda bilgisayar teknolojisinin yaygınlaşması, yapılan çalışmaları parlak gösterme işine pek yarayan görselleştirme programlarının da etkisiyle, kağıt üzerinde pek güzel duran ama yapıldığında insanları ezen, çabuk eskiyen, bir değer taşımadığı için aslında  malzeme yığını olan yapılar çoğalıyor.

 

Şu soru belki buna açıklık getirebilir: "Bundan yüz yıl sonra xxx AVM mi yoksa Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binası mı ayakta kalacak?" Bu soruya benim cevabım "Ziraat Bankası" dır.

 

Ümraniye Camiini tasarlarken, her zaman olduğu gibi  yukarıda  bahsettiğim etkiler altında kaldım ve sonuçta bu proje ortaya çıktı. 

 

Projeyi aşağıdaki başlıklar altında tanıtacağım:

 

1- Üslup

2- Plan

3- Taşıyıcı Sistem

4- Malzeme

5- Montaj

6- Tezyinat

7- Sonuç

1. Üslup: Modern-Klasik

 

Bundan ne kastetiğimi başka projelerde de açıklamıştım.  Klasik Cami adlı projemde açıkladığım bu yaklaşımı aşağıya aynen alıyorum:

 

" Modern-Klasik Üslup ile kastımız şudur:  

Camilerimize  münhasıran GERÇEK MİMARLIK paradigması ile yaklaşarak, geleneksel değerlerimizi yozlaştırmadan üzerine çağın değerlerini yükleyerek tasarlamak suretiyle elde edilen sonuç.

 

Gerçek Mimarlık ile,  sadece niceliğe önem veren soysuz bakış yerine geçmişinden aldığı disiplin, yöntem, üslup üzerine çağın değerlerini eklemeyi kastediyoruz.(mimesis değil)"   Mimesis: mimarlıkta kaba taklit

 

 "CAMİLERDE GERÇEK MİMARLIK"  iddiamızın açılımı  şöyledir: 

 

a- Formel olarak : 

 

Bizce dini yapılarımızın formları ile uğraşmak gereksizdir. Çünkü, form yüz yıllar boyunca milletin algısında birkaç öge ile yer etmiştir. Bunlar minare, kubbe, ana yapının aşağıdan yukarıya doğru yumuşakça yükselmesi olarak sayılabilir. Formları değiştirmek, kubbe yerine piramit ısrarı, minareleri kaba, ayrıntısız ve özellikle gelenekten koparma gayretleri  bazılarınca modernlik olarak algılanıyor. Bu yaklaşım farklı alanlarda da tezahür ediyor. Şöyle ki:

 

  • Dekolte giyinerek özgür olduğunu sanmak,

  • Batı müziği dinlemek, Türk Müziğini küçümsemek,

  • Genel olarak batılı yaşam tarzına benimsiyormuş gibi yapmak ama,  toplantılarda, düğünlerde zoraki valsetmek (ediyormuş gibi yapmak) ama en sonunda "kendin olup"  içten gelerek çiftetelli oynamak.

 

Bunlar, son yüzyıllarda batıdan geri kalmamızın sonucunda müptela olduğumuz  körü körüne batı hayranlığının ortaya çıkardığı yüzeysel davranışlardır.

 

Biz yaşam tarzımızda olduğu gibi, mesleğimizde de camilere bu bakış açısı ile bakmıyoruz. 16. yüzyılda Mimar Sinan ile zirveye ulaşan cami formunu illa da değiştirmek için bir çabamız yoktur. Gerek te yoktur. Zaten geniş açıklıkları geçmek için en iyi geometri küre ( kubbe) ile yakalanır. Ancak, elbette günümüz teknolojisinin ve çağın gereklerini de camilerimize yansıtmak için çaba gösteriyoruz. Taklitten kaçınıyor, aslımızı inkar etmiyoruz. Birebir benzerini yapmıyoruz, aslından koparmadan geliştirmeye çabalıyoruz.

 

b-Yapı tekniği açısından 

 

Klasik camilerimiz yapıldığı dönemin mühendislik imkanları ile ancak ağırlığından kazandığı statik moment ile ayakta duran yapılardır. Bu nedenle büyük miktarda taş yığınları ile inşa edilmişlerdir. Çünkü ancak çok taş yığarak bunu yapabiliyorlardı. Oysa günümüzde mühendislik hesaplarını üstatlarımızdan çok daha ilerde yapabilecek imkanlara sahibiz. Bu imkanlar elimizde ise, o zaman bunu kullanmak gerekir. 

 

Biz de bunu yaptık. Ana yapıyı binlerce yıl doğa şartlarına mukavemet edebilen doğal taş ile, ama gereksizce taş yığarak değil, çekme bölgelerine yapılan mühendislik takviyeleri ile daha az taş kullanarak inşa ettik. Kubbeyi ahşap ile inşa ederek yapı toplam ağırlığını çok azalttık.

Bu şekilde tüy gibi hafif ama çelik gibi sağlam bir konstrüksiyon elde ettik.

 

Klasik formu bozmadan teknoloji kullanarak atalarımızın yaptığını daha ileri taşımak istedik. Herkesin yapması gerekenin de bu olduğuna inanıyoruz. "

2. Plan

 

 

"Tasarladığımız Ümraniye Camii"  kare planlıdır. Kare plan tek mekan hissini iyi verir. Karenin dört köşesi minareler ile güçlendirilmiştir. Cami içinde fil ayak yoktur. Kare plan üzerinde, dört köşedeki mukarnaslar ile kubbenin oturacağı zemine ( aiss )  ulaşılmakta, bu zemin üzerine  büyük bir  tek kubbe oturmaktadır.

 

Pirimiz Mimar Sinan, Şehzade-Süleymaniye-Selimiye  camilerini çıraklık-kalfalık-ustalık dönemleri ile özdeşleştirirken, daha çok plan arayışlarından bahsetmiştir. Selimiye'de , dört fil ayak ve sekizgene oturan kubbe ile Süleymaniye'den daha küçük ( 3600 m2-1700 m2) olmasına karşılık kubbe çapı Süleymaniye'yi geçerek daha iyi bir çözüme ulaştığından bahsetmiştir. ( Selimiye : 31.25 m , Süleymaniye: 26.5 m ). Sinan hayatı boyunca arayışa devam etmiştir. "Tamam, en mükemmelini yaptım, bitti."

diye bir şey yoktur onun için. Hep daha iyiye, daha iyiye doğru.

Biz bu projede Selimiye'ye benzer bir plan üzerinde çalıştık ama,  araya araya, Selimiye'ye yakın plan büyüklüğüne nazaran,  daha büyük bir kubbe elde ettik. Aşağıda Selimiye Camii ile siluet mukayesesi gösterilmiştir.

Tek kubbe altında büyük bir mekan elde ettik.

 

Klasik camilerimizdeki yarım kubbeleri gözler  ararsa, ona da çare bulduk. Caminin dört bir yanında yarım kubbelerimiz yer almakta ama, ilk üçü abdestliklerin  olduğu revakları örtmekte, dördüncüsü ise mihrabı zenginleştirmektedir. Bu şekilde hem klasik camilerimizin formundan uzaklaşmadık, hem de asrımızın teknolojisini ve bilgi birikimini projeye aktararak ilerleme temin ettik. Ne mutlu.

 

( Meslektaşlarımın çoğunluğu benim bu ifadelerime "Ne yani Mimar Sinan'dan daha iyi olduğunu mu söylüyorsun. Ne haddine .."  şeklinde yüzeysel  tepkiler göstermektedir.  Onlara cevabım şudur: "Demek ki,  Dede Efendi'den daha iyi beste yapmak hiçbir müzisyenin haddine değildir"   ya da, Ekrem Özdamar yüksek atlamada 2.20 m yi geçerek  bir defa  Balkan Şampiyonu olmuştur. Artık kimse bunu geçemez...  Bu önermeler  elbette komiktir. Hepimiz her an  daha iyisini , daha iyisini yapmaya çalışmalıyız. )

3. Taşıyıcı Sistem

 

 

En büyük ilerlemeyi taşıyıcı sistemde elde ettiğimizi düşünüyoruz.

 

Klasik taş konstrüksiyonlu yapılarımız " TAŞ YIĞMA " tekniği ile inşa edilmiştir. Bu camilerimizin ayakta durması için ağır olmaları gerekir. Çünkü ağırlıklarından kazandıkları statik moment ile ayakta dururlar.

 

Kuşaktan kuşağa usta-çırak ilişkisi ile aktarılan teknik buydu. Elektrik yoktu. Bizim bugün kullandığımız çok güçlü el aletleri yoktu. Her şey kol gücü, kesici ve kırıcı aletlerle yapılıyordu.Taş dışında başkaca sağlam bir malzeme yoktu. Büyük açıklıkları geçmek için kemer, kubbe ve tonoz formlarını kullanıp, bu elemanların ayrıca gerektiği kadar ağır olmasını sağlamaları gerekiyordu.  Şunu teslim ediyoruz ki, o  günkü koşullarda yapılan işler hayranlık vericidir.

 

Ancak bugün geniş açıklıkları geçebilmek için alternatif bir çok malzeme ve teknik gelişmiştir. Gelişmiş ölçü aletlerimiz var. İp çekerek binayı gönyeye almak zorunda değiliz. Laser teknikleri ile milimetre ölçeğinde hassasiyetler sağlayabiliyoruz. Gelişmiş alet ve ekipmanlarımız var. Vinç var. Kısacası,  o günkü koşullara göre bugünkü koşullar çok daha iyi. Ama bu iyi koşullara rağmen bir türlü kalıcı ve eser niteliğinde yapı üretemiyoruz. Çünkü paradigmamız sıradanlık ve hızlı tüketim anlayışını dikte eden post-modernizm.

 

Biz post-modern paradigma ile değil, "KENDİN OL" paradigması ile mimarlık mesleğine yaklaşıyoruz. Bu nedenle, binlerce yıl ömrü olan geleneksel yığma taş tekniğinden vazgeçmedik; sadece bu duvarların üzerindeki ağırlığı azalttık. Çünkü kullandığımız tekniklerle artık taş duvarların " Ağırlığından kazandığı statik momente " ihtiyacı yok. Taş duvarlar kendi kendilerini taşıyorlar. Tüy gibi hafif bir ağırlık biniyor üstlerine , o kadar.

 

Çünkü taş duvarların üzerinde tüy gibi hafif bir kubbe var.

Taş duvarların kalınlığı ortalama 120 cm dir. İç ve dış cidarlarda  30-40 cm kalınlıkta kesme taşlar vardır. Aradaki boşluk, rijitlik gerektiren bölgelerde horasan harçlı taş moloz dolgu ile doldurulacak, bazı yerlerde ise hava boşluğu bırakılacaktır.

Taş duvarlarda geleneksel sistemimizde olduğu gibi metal kenetler kullanılacaktr.. Ancak bunlar eskisinin birebir kopyası değildir. Çünkü bugün mühendislik bilgilerine sahibiz ve bilgisayar yardımıyla yapıyı modelleyip sanki inşa etmiş gibi özelliklerini hesabetmek mümkündür. Bunun için mukavemet değerleri önceden bilinen, statik ve dinamik yüklerde nasıl hareket ettiği önceden belirlenmiş metal bağlantı elemanları kullanılacaktır. ETA standartlarına uyulacaktır. 

 

Prinçten mamul (MS 58) bağlantı elemanları tercih edilecektir. Bu elemanlar taş duvar içindeki taşların çeşitli yüklerde hareketlerine uyum ve direnç gösterecek , taşı yaralamayan, don tesirlerine açık su kanalları oluşturmayan, herhangi bir kimyasal macun kullanılmasına gerek duyulmayacak kadar taş ile sıfır birleşen özel formlarla sahiptir. Prinç metal alaşımı çok esnek yapısıyla delme hatalarına ve malzeme farklılıklarına karşı inanılmaz bir tolerans gösterir. Korozyona karşı mukavemeti normal çelik dübeller ile karşılaştırılmayacak kadar yüksektir.

Metal bağlantı elemanları  ( semboliktir)

Geleneksel sistemimizde uygulanan metal bağlantı yöntemi

Ana Kemerler

Bu kemerler pandantiflerle birbirine bağlanarak  16 m  yüksekliğe erişerek ana kubbenin tabanını meydana getirmektedir.

3.2. Ahşap Sistem

 

Üst yapı lamine ahşap ile inşa edilecektir.  Kare planın dört bir tarafındaki 120 cm kalınlığında ve 14 m yüksekliğindeki duvarlar üzerine önce dört bir yanda ana taşıyıcı olan  1m kalınlığında lamine ahşap kemerler oturmaktadır.

3.3. Taş ve Ahşap Sistem Bir Arada

 

İki malzeme ancak bu kadar birbirine yakışır. 

4. Malzeme

Doğal malzemeleri kullanmak temel prensiptir. Çünkü doğal malzemeler endüstriyel malzemelerden daha insani, daha sağlıklı, daha uzun ömürlüdür. Bu temel prensip dahilinde, cami yapısında 3 temel malzeme seçtik  : doğal taş, ahşap ve cam.

4.1. Ahşap

 

Geçmişte  ahşabı çok  yaygın olarak kullanmamıza rağmen, son 80 yılda birdenbire terk ettik ve betona sarıldık. Dünyanın en çok beton seven ülkeleri içinde herhalde en önlerdeyiz. Oysa Almanlar bizden aldıkları teknikleri geliştirerek  " Lamine Ahşap " olarak adlandırılan teknolojiyi ilerlettiler. Bugün Almanya, Avusturya, İtalya, İskandinavya, ABD, Kanada, Avusturalya ve Yeni Zelanda'da lamine ahşap teknolojisi yaygın olarak ve seçkin binalarda kullanılmaktadır.  ABD ve Kanada'da konutların %95'i ahşaptır.

 

Ahşap, kontrollü ortamlarda lamellere ayrılarak özel tekniklerle birleştirilmekte, ham ahşaptan mukavemet değerleri daha yüksek, hareketi ( çalışması) çok daha az, dış tesirlere daha dayanıklı hale gelmektedir. Malzeme mukavemeti değerleri bellidir. Statik ve dinamik yükler altında nasıl hareket edeceği önceden bilinebilmektedir.Çeşitli formlarda eğrisel, çift eğrisel, doğrusal olarak büyük boyutlarda malzeme üretmek mümkündür.Ahşap istenen formlarda üretildiği gibi, doğallığından bir kayıp da olmamaktadır.Hafif ve esnek olmasından dolayı taşıma gücü yüksektir. Büyük açıklıklar kolayca geçilebilir. Yaygın bilginin aksine yangın dayanımı yüksektir ve yangına dayanım hesabı önceden yapılabilmektedir.Batı bu malzeme ile harikalar yaratmakta iken biz ve bize benzer diğer ülkelerde kullanımı yok denecek kadar azdır. Bu nedenle bilinmemekte, Üniversitelerimiz bununla hiç ilgilenmemekte ve direnç gösterilmektedir.

4.1.1. Ahşap Malzemenin Özellikleri

 

 

  • Ahlaki niteliği

 

Hud Suresi :

11.61 - Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka hiçbir ilâhınız yok. O, sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı.  Öyle ise O'ndan bağışlanma dileyin; sonra da O'na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir.

 

Rahman Suresi:

 

55.7-8 Göğü bu âhenkle O yükseltti ve bu mîzânı koydu ki siz de ders alıp ölçü dışına taşmayasınız.
 

 

Bugün atmosferdeki CO2 oranı o kadar yükselmiştir ve yükselme trendi artarak devam etmektedir ki, bilim adamları her defasında " Küresel Isınma ve İklim değişikliği" öngörülerini yakın tarihlere almaktadırlar. Önce 100 yıl deniyordu, sonra 50 yıl ve giderek tahminler daha yakına çekilmektedir. İklim değişikliğinin işaretlerini her geçen yıl daha fazla hissedeceğimiz açıktır. Bu durumu gören farkındalığı yüksek  insanlar gelecek neslin bu dünyada yaşayıp yaşayamayacağından artık  endişe duymaya başladı.

 

İnsanlığın ölçüyü kaçırdığı açıktır. Oysa Allah bizi Dünyanın imarı ile görevli kılmıştır, dengesini bozmakla değil.

 

Ahşap kullanmak küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine karşı etkili bir önlemdir. Şöyle ki: fotosentez esnasında bitki yaprakları atmosferdeki CO2 yi çekerek  C ( karbon) ile kendilerine gövde ( odun) yaparlar, O2 yi ( oksijen ) atmosfere geri salarlar. Her ağaç büyürken atmosferdeki CO2 yi temizler. Ağaç olgunluk büyüklüğüne erişince bu kimyasal işlem durur. Çünkü ağacın gövdesi yeterli büyüklüğe ulaşmıştır. Ormanlardaki olgun ağaçların kesilmesi ve DÜNYADA DEPOLANMASI  hem CO2 dengesini sağlar, hem de ormanlar gençleşir. Genç ağaçlar yeniden atmosferi temizlemeye başlarlar. İşte bu temel kural artık Dünya'nın farkındalığı yüksek, sorumluluk sahibi olan insanları, kurumları tarafından 2000 li yıllardan beri farkedilmiştir. 2006 dan bu yana Avrupa Birliği "Tackle Climate Change Use Wood" sloganı ile ahşap kullanımını teşvik etmektedir.

 

Hud Suresi'nde Allah bizi Dünya'nın imarından sorumlu ve donanımlı kılmış, ancak ölçüyü kaçırmamamız konusunda da uyarmıştır. Bu ilahi mesajı alan her insanın buna göre davranması gerekir ( bilmeyenler müstesna).  Bu yazıyı okuyan her kişi de aslında bu sorumluluğu almış olur.

 

 

  • Kültürel özelliği

 

Camilerimiz ibadet mekanı olmasının yanı sıra, toplumumuzun kültür seviyesini de yansıtan kimlikli yapılar olmalıdır. Bu kimliği aidiyeti yüksek ve doğal malzemeler daha iyi sağlayabiliriz. Ahşabın bu nitelikleri mevcuttur.  Ben bunu şöyle ifade ediyorum: " Genlerimizde bile ahşap var. "

 

  • Psikolojik etkisi

 

Cami inanç, insan ve çevre bakımından cemaat için ilham verici ve değerli bir yapı olmalıdır. Cami yapısı hoşgörülü ve kapsayıcı olmalıdır. Bu özellikleri ancak doğal malzemeler sağlar. Ahşap bu yönde en iyi etki yapan malzemedir.

 

  • Uzun ömürlü ve bakımı kolay oluşu

  • Sağlıklı oluşu

  • İmalat ve montaj süresinin kısalığı ve taş işleri sürecinin sonucunda montaja hazır hale gelebilmesi

        Montaj maddesinde konu açıklanmıştır.

 

Bu konudaki diğer argümanlarımı şu linkte görebilirsiniz:  Ahşabın 16 Muhteşem Özelliği

4.1.2. Dünyadan Ahşap Yapı Örnekleri

Burada dünyadaki ahşap yapılardan sadece iki  örnek veriyorum. Diğer örnekleri  DÜNYADAN BİNALAR sayfamda görebilirsiniz.

Bir Kömür Depolama Tesisi

Yer: Brindisi, İtalya Çap: 143 m glulam: 3096 m³ lamine ahşap:44.000 m² çelik parçalar: 384000 kg 

 

 

4.2. Doğal Taş

 

Horasan harcı ile birlikte kullanılan  doğal taş abidevi yapılarda yaygın olarak kullanılan tek malzemedir.Ülkemiz doğal taş yönünden yeterince zengin ve yeterli teknolojiye sahiptir. Bu projede hangi taşların kullanılacağı, özelliklerinin ne olduğu, hangi standartlara göre seçim yapılacağını belirleyen şartname  şu linktedir:

4.3.  Cam

 

Camilerimizin kubbelerini  geleneksel olarak kurşun ile kaplamaktayız.

 

Artık kubbeleri  kurşun ile kaplamak çevre açısından zararlı hale gelmiştir. Çünkü atmosferdeki CO2 oranının artmasıyla asit yağmurları eskiye oranla çok artmıştır. Bu nedenle, kurşun kaplamalar çok çabuk eskimekte, delinmekte ve ayrıca kurşun zaten zehirli bir madde olmasından dolayı çevreyi olumsuz etkilemektedir.Artan cami sayısı da bu etkiyi ayrıca arttırmaktadır.

 

Biz, bir ilerleme olarak camimizi çift bombeli, 3 katmanlı lamine, güneş ışınlarına ve yoğuşmaya karşı tedbirleri alınmış cam ile örtmeyi planladık.

 

Ülkemizde cam endüstrisi çok gelişmiştir. Bilgisayar ortamında hazırlanmış datalara göre milimetrik hassasiyete sahip kırılmayan cam plakalar üretmek, bunları kiremit dizer gibi ama sıfıra yakın derzli monte etmek mümkündür. Genleşme ile ilgili sorun çıkmamaktadır. Camın  ısı sığası kurşuna göre çok düşüktür. Özgül ağırlığı kurşuna göre düşük olduğu için ( kurşun: 11.3, cam : 2.6), ağırlık sorunu da yoktur. Ömrü sonsuz denecek kadar uzundur. Atmosferdeki asit yağmurlarından etkilenmez. İstenilen renkte üretmek mümkündür.

5. Montaj

 

 

İnşaat yerine montaj tabirini kullandım.  her ne kadar cami yapısı konvansiyonel olarak inşa edilecek ise de, kullandığım teknikler ve ileri teknolojiler sayesinde bu üretim süreci adeta montaja dönüşmektedir. Çünkü inşaat mahallinde üretilecek imalatlar çok azalmıştır.

 

Doğal taş atölyelerde kesilmiş ebatlanmış olarak inşaat sahasına gelecek ve vinç ile yerine yerleştirilecektir. Her bir taşa açılacak delik, ankre edilecek kenet gibi işlemlerin süresi son derece kısalmıştır.  Sadece horasan harcı konvansiyonel olarak inşaat sahasında üretilecektir.Doğal taş montajı devam ederken, ahşap ve cam işlerinin fabrikalarda üretilmesi mümkündür. Öyle ki, taş duvarlar biter bitmez hazır malzemeler inşaat alanına getirilerek hızla monte edilebilir.

 

Bütün proje "3D Katı Modelleme"  ile tasarlandığı için, kalıp çıkarma, ölçü için almak için imalatın bitmesini bekleme gibi alışılagelmiş iş sırası gecikmeleri olmayacaktır.

 

Bu, bu büyüklükteki  emsal bir inşaata göre inşa süresinin yarıya düşmesi anlamına gelir.

 

Hud Suresi:

11.6 - Yeryüzünde hiç bir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın.

 

Necm Suresi:

53.39 - İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez.

 

6. Sonuç

 

 

Atalarımızın bize emanet ettiği soylu kültüre duyduğum büyük saygı ve aidiyet duygusu ile bu projeyi tasarladım. 40 yılı aşan meslek hayatımda hep yapmaya çalıştığım gibi, en iyisini yapmaya çalıştım.

 

Bu projenin son 50 yılda inşa ettiğimiz on binlerce estetikten yoksun kaba taklit camilerden çok daha sanat değeri yüksek, malzeme kalitesi üstün, uzun ömürlü, ahlaki niteliklere sahip ve eser niteliği ile gelecek kuşaklara çağımızdan bir haykırış olduğunu düşünüyorum.

 

Gayret bizden, takdir Allah'tan.

 

bottom of page